AYM 2016/8776 Numaralı Bireysel Başvurusu

01-11-2021

  • MAHİR ENGİN ÇELİK VE SAKİNE ESEN YILMAZ BAŞVURUSU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtmak suçundan hapis cezasına mahkûm edilen başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/5/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmesine gerek görülmediğini belirtmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvuru konusu olayların yaşandığı tarihte başvurucu Sakine Esen Yılmaz, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Sendika) genel sekreteri; başvurucu Mahir Engin Çelik ise aynı Sendikanın Mersin Şubesi Yönetim Kurulu üyesidir.

9. Sendikanın bağlı olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu 12/3/2012 tarihinde, Türkiye genelinde yapılacak nevruz kutlaması etkinliklerine örgüt olarak kitlesel katılımın sağlanmasına, etkinliklerin yapılacağı illerde hazırlık komitelerinde yer alınmasına, etkinliklerin yapılamayacağı illerde ise bağlı sendika şubelerinin örgütlülük durumlarına göre kendilerinin belirleyecekleri etkinlikleri organize etmelerine dair karar almış ve bu karar, Sendika Genel Merkezince tüm şubelere duyurulmuştur.

10. Nevruz; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Kültür Portali'nde kuzey yarım kürede bulunan ülkelerde, özellikle Türkçe ve Farsça konuşan topluluklar arasında yaygın olarak kutlanan ve pek çok toplum için yılbaşı niteliği de taşıyan bir bahar bayramı olarak nitelendirilmiştir. Anılan kaynakta başlangıç tarihinin miladi takvime göre 21 Mart olduğu belirtilen Nevruz Bayramı ve kutlamalarının Anadolu’da sözlü kültürün, toplumsal uygulama ve ritüellerin, doğa ve evrene ilişkin bilgi ve deneyimlerin nesilden nesile aktarıldığı en uygun ortamlardan birini oluşturduğu, bu açıdan bakıldığında nevruzun nesiller arası iletişimin en güzel örneklerinden biri olduğu ifade edilmiştir. Nevruz, 2016 yılında 12 ülkeli çok uluslu dosya olarak UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsilî Listesi'ne kaydettirilmiştir.

11. Nevruz Bayramı ülkemizde de her yıl toplumun farklı kesimlerince, özel kişiler veya resmî kurumlarca çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin İl Teşkilatı 12/3/2012 tarihli ve 55 sayılı Yönetim Kurulu kararı doğrultusunda 20/3/2012 Salı günü 10.00 ve 17.00 saatleri arasında Mersin'in Tırmıltepe miting alanında nevruz kutlaması için açık hava toplantısı düzenleneceğini oluşturulan Toplantı Tertip Komitesi aracılığıyla 14/3/2012 tarihinde Mersin Valiliğine bildirmiştir. Söz konusu Toplantı Tertip Komitesi; BDP İl Teşkilatı Yönetim Kurulu Üyesi A.K., İl Yöneticisi A.O., Toroslar İlçe Teşkilatı Yönetim Kurulu Üyesi M.B.Ö., Halkevleri Derneği Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi O.Y., Kibele Kadın Derneği Başkanı H.B. ile M.G. ve Ş.İ.den oluşmaktadır.

12. İçişleri Bakanlığı 15/3/2012 tarihinde "21 Mart Nevruz Etkinlikleri" konulu Genelge yayımlamıştır. Anılan Genelge şu şekildedir:

"Tarihten gelen ve ülkemizin bulunduğu ve ilgili olduğu coğrafyada yaşayan toplulukların ortak kültür ve geleneğinin bir parçası ve baharın müjdeleyicisi olan Nevruz; yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve 21 Mart günü geçmişten günümüze kadar bayram havasında kutlanmıştır.

Bolluk ve bereketin sembolü olan Nevruzun toplum hayatımızda farklı fakat bütünleştirici fonksiyonları da bulunmaktadır. Nevruz; insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıyı kuvvetlendirme, dargınlıkları unutturarak insanları kardeşçe kucaklaştırma, geleneklerin göreneklerin, inançların sergilendiği bir bayram olarak karşımıza çıkmaktadır.

Milli birlik ve beraberliğin, birlikte yaşama isteğinin güçlenmesi ve dayanışmanın sağlanmasında da önemli yer tutan Nevruzun, amacına ve anlamına uygun olarak kutlanması önem arz etmektedir.

Nevruzun, 21 Mart günü festival havasında kutlanması amacıyla illerimizde oluşturulan 'Nevruz Etkinlikleri Düzenleme Heyetleri' koordinesinde veya çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütlerince miting, şölen ve şenlik adı altında değişik kesimlerin katılımını sağlayacak şekilde etkinlikler gerçekleştirilmektedir.

Ancak geçmiş yıllarda olduğu gibi Nevruz kutlamaları adı altında çeşitli gruplar, terör örgütü ve yandaşı çevreler tarafından terör örgütünün propagandasına yönelik yasa dışı eylem ve etkinliklerin yapılacağına dair bilgiler edinilmiştir.

Nevruzun herhangi bir şekilde istismar edilmesi ve bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlış bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.

Nevruz kutlamalarının huzur içinde geçmesi, bölücü terör örgütüne mensup veya müzahir kişi ve gruplarca toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik provokatif eylemler yapılmaması amacıyla Bakanlığımızca aşağıda belirtilen tedbirleri alınması uygun görülmüştür.

1- Gerek ülkemizde gerekse bütün dünyada özel gün veya bayram kutlamaları belirlenen tarihlerde yapılmaktadır. Belirlenen tarihler dışında kutlama yapılması, o özel günle ilgili amacın dışına çıkıldığı izlenimi vermektedir.

2- Nevruzun anlam ve önemine uygun olarak belirlenen günde kutlanmaması halinde, farklı günlere yayılarak amacı dışına çıkan eylem ve etkinliklere dönüşeceği değerlendirildiğinden; bütün illerimizde müracaat sahibi kişi veya kuruluşlara Nevruz kutlamalarının yalnızca 21 Mart 2012 Çarşamba günü düzenleneceği bildirilecektir.

3- Bunun haricinde belirtilen günlerde ve hava karardıktan sonra açık alanlarda 2911 sayılı Kanun'a aykırı bir şekilde yapılmaya çalışılan eylem, etkinlik ve benzeri faaliyetlere müsaade edilmeyecektir.

4- 21 Mart 2012 günü yapılacak etkinliklerde alınacak tedbirlerde bütün kolluk personelinin, 16/9/2011 tarih ve 2011/53 sayılı Bakanlık Genelgesi'nde belirtilen hususlara riayet etmeleri sağlanacaktır.

5- Nevruz günü kutlamaların amacına ve anlamına uygun bir şekilde barış ve huzur içerisinde yapılabilmesi için istihbari çalışmalara ağırlık verilmesini, gerekli emniyet ve güvenlik tedbirlerinin alınmasını, yasa dışı eylemlere izin verilmeyerek tevessül edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını, kutlamalar ve eylemler ile ilgili bilgilerin en seri şekilde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Kriz Yönetimi Merkezinin ... numaralı faks ve ... telefonlarına ayrıca ... e-posta adresine gönderilmesini önemle rica ederim."

13. Söz konusu genelge uyarınca Mersin Valiliği, başvuru konusu nevruz kutlamasının Tertip Komitesine hitaben 16/3/2012 tarihinde "21 Mart Nevruz Etkinlikleri" konulu bir karar vermiştir. Bu karar 16/3/2012 tarihinde Tertip Komitesi üyelerinden birine tebliğ edilmiştir. Anılan karar şu şekildedir:

"BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) Mersin İl Teşkilatının 12/3/2012 tarih ve (55) numaralı yönetim kurulu kararı doğrultusunda; BDP İl Yönetim Kurulu üyesi [A.K.] Başkanlığında, il yöneticisi [A.O.], BDP Toroslar İlçe Yönetim Kurulu Üyesi [M.B.Ö.], Halkevleri Derneği Mersin Şubesi yönetim kurulu üyesi [O.Y.], Kibele Kadın Derneği Başkanı [H.B.], [M.G.] ve [Ş.İ.] üyeliklerinde oluşturulan (7) kişilik tertip komitesi olarak 20 Mart 2012 Salı günü 10.00 - 17.00 saatleri arasında ilimiz Tırmıltepe Miting Alanında 'NEVRUZ MİTİNGİ' adı altında açık hava toplantısı düzenlemek istediğiniz ilgi (a) sayılı bildirimden anlaşılmıştır.

Tarihten gelen ve ülkemizin bulunduğu ve ilgili olduğu coğrafyada yaşayan toplulukların ortak kültür ve geleneğinin bir parçası ve baharın müjdeleyicisi olan Nevruz; yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve 21 Mart günü geçmişten günümüze kadar bayram havasında kutlanmıştır. Bolluk ve bereketin sembolü olan Nevruzun toplum hayatımızda farklı fakat bütünleştirici fonksiyonları da bulunmaktadır. Nevruz; insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıyı kuvvetlendirme, dargınlıkları unutturarak insanları kardeşçe kucaklaştırma, geleneklerin göreneklerin, inançların sergilendiği bir bayram olarak karşımıza çıkmaktadır.

Milli birlik ve beraberliğin, birlikte yaşama isteğinin güçlenmesi ve dayanışmanın sağlanmasında da önemli yer tutan Nevruzun, amacına ve anlamına uygun olarak kutlanması önem arz etmektedir. Nevruzun, 21 Mart günü festival havasında kutlanması amacıyla illerimizde oluşturulan 'Nevruz Etkinlikleri Düzenleme Heyetleri' koordinesinde veya çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütlerince miting, şölen ve şenlik adı altında değişik kesimlerin katılımını sağlayacak şekilde etkinlikler gerçekleştirilmektedir.

Gerek ülkemizde gerekse bütün dünyada özel gün veya bayram kutlamaları belirlenen tarihlerde yapılmaktadır. Belirlenen tarihler dışında kutlama yapılması, o özel günle ilgili amacın dışına çıkıldığı izlenimi vermektedir.

Ancak geçmiş yıllarda olduğu gibi Nevruz kutlamaları adı altında çeşitli gruplar, terör örgütü ve yandaşı çevreler tarafından terör örgütünün propagandasına yönelik yasa dışı eylem ve etkinliklerin yapılacağına dair bilgiler edinilmiştir.

Nevruzun herhangi bir şekilde istismar edilmesi ve bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlış bir yaklaşım olarak değerlendirildiğinden ilgi (b) sayılı genelge ile Nevruz'un anlam ve önemine uygun olarak 21 Mart 2012 Çarşamba günü tüm ülke genelinde kutlanması gerektiği bildirilmiştir.

Düzenleme kurulu olarak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 'Erteleme veya Yasaklama Kararının Tebliği' başlıklı 18. maddesinin son fıkrasındaki ' ... Toplantının ertelenen günden sonraki bir günde yapılabilmesi, düzenleme kurulunun 10 uncu maddeye göre yeni bildirimde bulunmasına bağlıdır.' hükmü gereğince, aynı Kanun'un 'Bildirim Verilmesi' başlıklı 10. maddesi hükümleri doğrultusunda, yukarıda belirtilen ilgi (b) sayılı Genelge dikkate alınarak yapacağınız yeni bir müracaatınız değerlendirilecektir."

14. Bu arada Mersin İl Emniyet Müdürlüğü de halkı kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşüne davet niteliğindeki afiş ve el ilanlarının toplatılarak ele geçirilecek suç unsurlarına el konulmasına karar verilmesini (kapatılan) Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesinden talep etmiştir. Anılan Mahkeme, talep üzerine 19/3/2012 tarihinde bu nitelikteki afiş ve el ilanlarına el konulmasına karar vermiştir. Söz konusu karar şu şekildedir:

"...İlimizde kurulu ve faaliyette bulunan BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) organizesinde İl merkezinde BDP İl Yönetim Kurulu Üyesi [A.K.] Başkanlığında oluşturulan (7) kişilik tertip komitesince; 20 Mart 2012 Salı günü 10.00-17.00 saatleri arasında İlimiz Tırmıltepe Miting Alanında, 'NEVRUZ MİTİNGİ' adı altında 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında açık hava toplantısı düzenleme talebinde bulunulmuş olup, İçişleri Bakanlığının 15/03/2012 gün ve B.05.1.EGM.0.12.48285/(12470)-3377-2162/62258 sayılı yazısı gereğince Nevruz Kutlamalarının 21 Mart 2012 günü yapılması hususu Tertip Komitesine tebliğ edilmiş olup,

Tertip Komitesine, İçişleri Bakanlığının yukarıda bahsedilen genelgesi tebliğ edilmesine rağmen;

Üzerinde arap harfleriyle yazı ile dağ ve topluluk resmi bulunan 'Halkın Newroz Bayramı Kutlu Olsun. Newroz Pîroz be! Yer: Tırmıl Tepesi (Miting Alanı) Tarih: 20.03.2012 Saat:10.00-17.00 tertip Komitesi' içerikli ekte A4 kağıdına basılmış fotoğrafı bulunan AFİŞ’in bilboardlara asıldığı,

Ekte örneği bulunan 'NEWROZ’A DAVET' başlıklı, 'Bazen Yüreklerdeki ağıt Bazen de dağlarda yankılanan özgürlük türküsüdür NEWROZ…' şeklinde devam eden, 'Yer: Termıl Tepesi (Miting Alanı) Tarih: 20.03.2012 (Salı) Saat: 10.00-17.00' şeklinde sona eren BDP logosu ile 'BDP Mersin İl Başkanlığı' yazılı EL İLANI’nın ilimiz merkezinde muhtelif yerlere atıldığı,

Ekte örneği bulunan 'NEWROZ ATEŞİNİ HEP BİRLİKTE YAKALIM!' başlıklı 'Ezilmişliğe, haksızlığa, zulme, işkenceye ve sömürüye karşı…' şeklinde devam eden, 'HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ-HALK EVİ-YER: Tırmıl Tepesi TARİH: 20 Mart 2012 SAAT : 10.00-17.00 arası' sona eren EL İLANI’nın ilimiz merkezinde muhtelif yerlerde atıldığı bildirildiğinden

2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunun 'Kışkırtma Yasağı' başlıklı 27. Maddesinin 'Halka karşı, doğrudan doğruya veya ses yükselten veya ileten herhangi bir alet veya araç ile söz söyleyerek veya seslenerek veya basılmış veya çoğaltılmış veya elle yazılmış veya çizilmiş kâğıtları duvarlara veya diğer yerlere yapıştırarak veya dağıtarak veya benzeri araç ve yollarla halkı Kanuna aykırı toplantı veya yürüyüşe özendirmek veya kışkırtmak yasaktır. Bu hareketler güvenlik kuvvetlerince derhal menedilir.' şeklindeki hükmüne aykırı olarak asılmak ve dağıtılmak suretiyle halkı kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşe davet niteliğindeki yukarıda içeriği bulunan afiş ve el ilanlarının TOPLATILMASINA ve ele geçirilebilecek suç unsurlarına ELKONULMASINA ..."

15. Başvurucular, Sendika tarafından Mersin'de 20/3/2012 tarihinde yapılması planlanan nevruz kutlaması için görevlendirilmiş ve başvurucu Sakine Esen Yılmaz 18/3/2012 tarihinde Mersin'e giderek Sendika çalışmalarını başlattığını ifade etmiştir.

16. Anılan başvurucu 19/3/2012 tarihinde ise kendisine eşlik eden diğer başvurucu Mahir Engin Çelik ile birlikte Mersin Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Mersin Gazeteciler Cemiyetinde gerçekleştirilen basın açıklamasına katılmıştır. Başvurucular söz konusu basın açıklamasında nevruz kutlaması için Valiliğe bildirimde bulunan Tertip Komitesi üyelerinin İçişleri Bakanlığı Genelgesi'ne karşı gerekli yollara başvurduğu, bu nedenle nevruz kutlamasının daha önce belirlendiği şekilde 20/3/2012 tarihinde gerçekleştirilebileceği algısını yaratabilecek ifadelerde bulunmuştur. Başvurucular basın açıklaması sonunda 20/3/2012 tarihinde gerçekleştirilmek istenen nevruz kutlaması için (kapatılan) Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından el konulmasına karar verilen davetiye niteliğindeki bildirileri dağıtma hazırlığı içerisindeyken güvenlik görevlileri tarafından gözaltına alındıklarını ve bildirileri dağıtamadan bildirilerin tamamına el konulduğunu ifade etmiştir.

17. Başvurucuların dağıtmak istediği bildirinin içeriği şu şekildedir:

"Biji Newroz, Yaşasın Newroz, Newroz'a Davet, Bazen yüreklerdeki ağıt, bazen de dağlarda yankılanan özgürlük türküsüdür Newroz, yayılır zindanlardan alanlara, bir anda milyonlar tek yürek olur, dirençle parçalar köleliğin zincirlerini, bizler ki eğmedik boynumuzu, zalim Dehak'ın zulmüne direndik, bu gün de direniyoruz, direneceğiz... Özgürlüğe, barışa ve halkların kardeşliğine dair büyüterek umutlarımızı, Newroz Özgürlüktür! Newroz Barıştır! Newroz ortak vatanda özgür ve eşit yaşamanın adıdır."

18. Söz konusu bildiride nevruz kutlamasının 20/3/2012 Salı günü saat 10.00 ve 17.00 arasında Tırmıltepe'de yapılacağı da belirtilmiş ve katılımcıların isimlerine de yer verilmiştir. Bildiride bahsedilen toplantı, belirtilen yer ve zamanda belirtilen kişilerle yapılamamıştır. Ancak aynı gün 35-40 kişilik bir grup Mersin'de bir ara sokakta toplanarak ateş yakmış ve yolu lastiklerle araç trafiğine kapatmış, söz konusu yasa dışı toplantı güvenlik güçlerince dağıtılmıştır.

19. Başvurucular hakkında söz konusu bildirileri dağıtmaları nedeniyle halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma suçundan kamu davası açılmıştır. 28/3/2012 tarihli iddianamenin ilgili kısmı şu şekildedir:

"İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 15/03/2012 tarihli 21 Mart Etkinlikleri konulu, Nevruz kutlamaları adı altında çeşitli gruplar terör örgütü ve yandaşı çevreler tarafından terör örgütünün propagandasına yönelik yasadışı eylem ve etkinliklerin yapılacağına dair bilgilerin alındığının, bu nedenle belirlenen tarihler dışında kutlama yapılması, 2911 sayılı Kanuna aykırı bir şekilde yapılmasına müsade edilmeyeceği, Nevruz günü kutlamaların amacına ve anlamına uygun bir şekilde barış ve huzur içerisinde yapılabilmesi için istihbari çalışmalara ağırlık verilmesi, gerekli emniyet ve güvenlik tedbirlerinin alınması, yasadışı eylemlere izin verilmeyecerek tevessül edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılmasının bildirildiği,

İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince İçişleri Bakanlığının 15/03/2012 tarihli yazısı Mevruz Mitingi Teptip Komitesine 18/03/2012 tarihinde tebliğ edildiği,

...

Ancak yapılan tebligata rağmen 19/03/2012 tarihinde şüphelilerin, üzerinde 'newroz'a davet', 'newroz ateşini hep birlikte yakalım' başlıklı, tarih ve saat, yer, BDP logosu bulunan 'BDP Mersin İl Başkanlığı' ve 'Halkların Demokratik Kongresi-Halk Evi' yazılı el ilanları dağıttıklarının tespit edildiği ve el konulduğunun anlaşıldığı,

Terör örgütünün talimatları doğrultusunda ilimizde 20 Mart 2012 tarihinde yasadışı yapılar tarafından terör örgütünün talimatı uyarınca düzenlenecek nevroz kutlamalarına ilişkin yukarıda açık kimlik bilgileri ve suçları yazılı bulunan şüphelilerin el ilanı dağıtırak halkı organize etmeye çalıştıkları, aynı gün Tırmıl Tepesi bölgesine doğru değişik bölgelerden bu organizasyon dahilinde hareket eden şahısların güvenlik güçlerine molotoflu, taşlı saldırılar düzenledikleri, terör örgütünün propagandasını yaptıkları anlaşılmakla,

Şüphelilerin bu suretle üzerlerine atılı suçları işledikleri..."

20. Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesince görülen dava sonucunda başvurucular suçlu bulunarak her biri 3 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Derece mahkemesi; büyük ölçüde iddianamenin tekrarı mahiyetinde olan gerekçesinde 20/3/2012 tarihinde planlanan organizasyonun yasaklandığına dair Valilik kararının Tertip Komisyonuna tebliğ edildiğini, başvurucuların da savunmalarında basın açıklamasını gerçekleştiren Tertip Komitesi üyelerinin İçişleri Bakanlığı genelgesine karşı iptal davası açıldığından bahsettiklerini ifade ettiklerini, dolayısıyla başvurucuların anılan toplantının yasaklandığından haberdar olmadıklarının kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Derece mahkemesi ayrıca söz konusu bildirilere el konulmasına rağmen 20/3/2012 tarihinde öğle saatlerinde değişik yaş gruplarından 35-40 kişinin bir sokakta toplandığını ve yolu lastiklerle araç trafiğine kapattığını, ateş yakmaları üzerine de güvenlik güçlerince müdahale edildiğini ve grubun dağıtıldığını belirtmiştir. Derece mahkemesi meydana gelen bu olaylar ile başvurucuların da aralarında bulunduğu sanıkların söz konusu bildirileri dağıtmaları arasında ilişki kurarak bu durumu başvurucuların mahkûmiyet hükmünde dikkate almıştır.

21. Başvurucular anılan hükme karşı temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 9/2/2016 tarihinde mahkûmiyet hükmünü onamıştır. Başvurucular onama ilamından 11/4/2016 tarihinde haberdar olduklarını beyan etmiştir.

22. Başvurucular 9/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun "Toplantının ertelenmesi veya bazı hallerde yasaklanması" kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:

"Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir."

24. 2911 sayılı Kanun'un "Kışkırtma yasağı" kenar başlıklı 27. maddesi şöyledir:

"Halka karşı, doğrudan doğruya veya ses yükselten veya ileten herhangi bir alet veya araç ile söz söyleyerek veya seslenerek veya basılmış veya çoğaltılmış veya elle yazılmış veya çizilmiş kağıtları duvarlara veya diğer yerlere yapıştırarak veya dağıtarak veya benzeri araç ve yollarla halkı Kanuna aykırı toplantı veya yürüyüşe özendirmek veya kışkırtmak yasaktır.

Bu hareketler güvenlik kuvvetlerince derhal menedilir."

25. 2911 sayılı Kanun'un "Tahrikçiler ve suç ortakları" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"27 nci maddedeki yasağa aykırı hareket edenler toplantı veya yürüyüş vuku bulmamış veya vukubulmuş olup da ilk emir ve ihtar üzerine dağıtılmış ise, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan dört yıla, toplantı ve yürüyüş zorla dağıtılmış ise üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. "

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

27. Başvurucuların Anayasa Mahkemesine sundukları beyanlar özetle şu şekildedir:

i. Başvurucular 19/3/2012 tarihli basın açıklamasına katıldıklarında yalnızca İçişleri Bakanlığı Genelgesi'nden haberdar olduklarını, Mersin Valiliğinin yasaklama kararından haberdar olmadıklarını ifade etmiştir.

ii. Başvurucular ayrıca ilgili Genelge ve Valilik yasaklama kararının da hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucular kendilerine, anılan Genelge hakkında Tertip Komitesince dava açıldığının söylendiğini, kaldı ki söz konusu bildirileri dağıtamadan güvenlik görevlilerinin bildirilere el koyduğunu ve kendilerini gözaltına aldığını, kendilerinde suç işleme kastı bulunduğundan bahsedilemeyeceğini ileri sürmüştür.

iii. Başvuruculara göre yasaklanan nevruz kutlamalarında yasa dışı eylemler ve şiddet olayları yaşanırken yasaklama kararı verilmeyen durumlarda nevruz kutlamaları barışçıl biçimde gerçekleştirilmektedir.

iv. Başvurucular 20/3/2012 tarihinde meydana gelen olaylar ve kendilerinin dağıtamadıkları bildirilerle kurulan ilişki konusunda da somut hiçbir delil ortaya konulamadan haklarında 3 yıl 4 ay hapis cezası gibi ağır bir yaptırıma hükmedilmesinin orantısız bir müdahale oluşturduğunu ifade etmiştir.

Başvurucular yukarıda sayılan sebeplerle haklarında verilen mahkûmiyet hükmünün adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, sendika hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucuların katıldıkları toplantı sonunda dağıttıkları el ilanları nedeniyle hukuka aykırı olarak haklarında halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçundan hapis cezasına hükmedildiği iddialarının bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

30. Başvurucuların, dağıttıkları el ilanları nedeniyle halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçundan hapis cezasına hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

32. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

33. Başvuru konusu müdahalenin dayanağı olan 2911 sayılı Kanun'un 27. ve 34. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığına karar verilmiştir.

ii. Meşru Amaç

34. Başvuru konusu yasaklama kararının Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

(1) Genel İlkeler

35. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan, B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).

36. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının demokratik toplumdaki yüksek önemi nedeniyle Anayasa koyucu Anayasa’nın 34. maddesinde fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını özel olarak düzenlemiş ve güvence altına almıştır. Toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54).

37. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ya da diğer meşru amaçlar ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk Akyüz, § 61).

38. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (Dilan Ögüz Canan, § 32) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse (Dilan Ögüz Canan, §§ 33, 56) demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

(2) Somut Olayın Değerlendirilmesi

39. Somut olayda İçişleri Bakanlığı 15/3/2012 tarihinde çıkardığı Genelge ile nevruz kutlamalarının 21/3/2012 tarihiyle sınırlı olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmiş ve ilgili önlemlerin alınması için söz konusu Genelge'yi Valiliklere göndermiştir. Mersin Valiliği de 16/3/2012 tarihli yazısında, nevruzun anlam ve önemine dair kısa bir açıklamadan sonra geçmiş yıllarda olduğu gibi nevruz kutlamaları adı altında çeşitli gruplar ile terör örgütü ve yandaşı çevreler tarafından terör örgütünün propagandasına yönelik yasa dışı eylem ve etkinliklerin yapılacağına dair bilgiler elde edildiğinden bahsetmiş; bu doğrultuda nevruzun herhangi bir şekilde istismar edilmesinin ve bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılmasının engellenmesi için İçişleri Bakanlığının 15/3/2012 tarihli Genelgesi doğrultusunda nevruzun anlam ve önemine de uygun olarak tüm ülke genelinde nevruz kutlamalarının 21/3/2012 tarihinde gerçekleştirilmesi gerekliliğinden bahsetmiştir. Bununla birlikte Valiliğin söz konusu yazısında 20/3/2012 tarihinde yapılması öngörülen ve bildirimi de yapılmış nevruz kutlamasının yasaklandığı ya da ertelendiği hususu açıkça belirtilmemiştir.

40. Valiliğin ilgili yazısı 20/3/2012 tarihli toplantıyı düzenlemek isteyen Tertip Komitesi üyesine 16/3/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bununla birlikte başvurucular bu yazıdan haberdar olmadıklarını, yalnızca İçişleri Bakanlığı Genelgesi konusunda bilgi sahibi olduklarını, o konuda da kendilerine iptal davası açmak suretiyle gerekli önlemlerin alındığının ifade edildiğini belirtmişlerdir.

41. İçişleri Bakanlığının her yıl nevruz kutlamaları adı altında terör örgütü ve yandaşlarınca terör örgütü propagandası yapılan ve şiddet olayları gerçekleştirilen toplantılar düzenlenmesi nedeniyle böyle bir uygulama yoluna gittiği görülmektedir. Başvurucular da daha önce bu etkinliklerde yasa dışı olaylar ve şiddet eylemleri gerçekleştirildiğini ifade etmiştir (bkz. § 27). Bu durumda idarenin daha önceki yıllarda olduğu gibi şiddet olaylarının yaşanmasını engellemek için gerekli tedbirleri almak, böylece toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerini etkin biçimde yerine getirmek amacıyla nevruz kutlamalarını 21/3/2012 tarihiyle sınırlandırdığı yani başvuru konusu olay bakımından 20/3/2012 tarihinde yapılması planlanan etkinliği 21/3/2012 tarihine ertelediği anlaşılmaktadır. Buna karşın başvurucuların -söz konusu Genelge'nin ve Valilik kararının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerse de- nevruz kutlamalarını neden 20/3/2012 tarihinde gerçekleştirmeleri gerektiği ve neden bir gün sonra gerçekleştiremediklerine ilişkin hiçbir açıklama yapmadıkları, sebep sunmadıkları görülmektedir.

42. Öte yandan başvurucuların şikâyet ettiği esas müdahale, dağıtmak istedikleri bildiriler nedeniyle haklarında halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtmak suçundan hapis cezasına hükmedilmiş olmasıdır. Somut olayda başvurucuların söz konusu bildirileri dağıtmalarına izin verilmemiş ve güvenlik güçlerince bildirilere el konulmuştur. Güvenlik güçlerince gerçekleştirilen bu müdahale İçişleri Bakanlığının Genelgesi ile Valilik kararında öngörülen tedbirlerin uygulanmasından ibarettir. Başvurucuların söz konusu bildirilere el konulmasına ilişkin de bir şikâyetlerinin bulunmadığı görülmektedir.

43. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolü ve ifade özgürlüğünün özel bir biçimi olması, ayrıca demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki inkâr edilemez önemi nedeniyle (Dilan Ögüz Canan, § 34; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66) toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale sonucunu doğuracak her tür kamu gücü işlemi titizlikle gerçekleştirilmeli, derece mahkemeleri de bu müdahaleleri dikkatli bir şekilde ele almalıdır. Toplantı hakkına yapılan her tür müdahalenin haklı olduğunun kabul edilmesi ancak zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının ve orantılı olduğunun ikna edici biçimde gösterilmesiyle mümkündür.

44. Özellikle eldeki başvurudaki gibi toplantı hakkını kullanmak isteyen kişilerin ağır hürriyeti bağlayıcı cezalar ile cezalandırılmaları hâlinde kamu düzeninin sağlanması ya da diğer meşru amaçların elde edilmesi ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı arasında adil bir denge kurulduğunun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması gerekir.

45. Somut olaya dönüldüğünde başvurucuların Genelge'den haberdar olduklarında bir şüphe bulunmamaktadır. Buna karşın mahkûmiyet kararının dayanağı olan Valilik yasaklama kararından haberdar oldukları her türlü şüpheden uzak biçimde ortaya konulamamıştır. Derece mahkemeleri, başvurucuların İçişleri Bakanlığı Genelgesi'nden haberdar olmalarını halkı kanuna aykırı toplantıya kışkırtma suçunu bilerek ve isteyerek işlediklerini kabul etmek için yeterli saymıştır. Bu konuda başvurucuların Tertip Komitesince kendilerine Genelge'ye karşı iptal davası açmak suretiyle gerekli işlemlerin gerçekleştirildiğini ifade ettikleri iddiasının da derece mahkemesi kararında yeterince irdelenmediği ve açıklığa kavuşturulmadığı görülmektedir.

46. Bunun yanında başvurucuların dağıtmak istedikleri bildiriler ve 20/3/2012 tarihinde gerçekleşen şiddet olayları arasında da (bkz. § 18) somut ve güçlü bir ilişki bulunduğu gösterilememiştir. Başvurucuların ellerindeki bildirilere güvenlik güçlerince el konulmuş, bildiride belirtilen nevruz kutlaması da hiç yapılamamıştır. Ne başvurucular ne de bildiride katılımcı olarak adı geçen diğer kişiler bahse konu bildiride ilan edilen yer ve zamanda belirtilen etkinliği gerçekleştirmiş veya gerçekleştirmeye teşebbüs etmiştir. Başvurucuların bildirileri dağıtmakla sebebiyet verdikleri ima edilen olaylar, bildiride yer verilen adreste de gerçekleşmemiştir. Mahkeme kararlarında, her hâlükârda açıkça şiddete çağrı içermeyen bildirileri dağıtmak isteyen başvurucular ile meydana gelen olaylar arasındaki bağa ilişkin somut hiçbir açıklamada da bulunulmamıştır.

47. Bu durumda derece mahkemelerinin, İçişleri Bakanlığı ve Valilik kararı ile yasaklanmış bir toplantıya ilişkin davetiye niteliğindeki bildirilere el konulması yanında bir de başvurucuların -üstelik 3 yıl 4 ay süreli bir hapis cezasıyla- cezalandırılmalarını gerekli kılan bir ihtiyacın varlığını ve bu doğrultuda yarışan değerler arasında adil bir denge kurulduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koyduklarından bahsedilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

48. Tüm bu açıklamalar ışığında başvuru konusu mahkûmiyet kararlarının başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

50. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

51. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

53. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

54. İncelenen başvuruda başvurucular hakkında verilen mahkûmiyet kararının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

55. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu değerlendirilmiştir. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

56. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesi ve yargılamanın yenilenmesinin başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında manevi tazminat talebinde bulunan başvuruculara ayrı ayrı net 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

57. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için ise başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmamış ve belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2012/472, K.2012/1175) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvuruculara net 15.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Öne Çıkanlar