T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2018/708
Karar : 2022/11
Tarih : 18.01.2022
ÖZET: Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; kiracı borçlu tarafından anahtar teslimi ve tahliyenin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Borçlu itirazında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmediğinden İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmenin hususi şartlarına göre belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşmiştir. Kiralananın tahliye edildiğinin ve anahtarın da kiralayana teslim edildiğinin borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanması zorunludur. Kiralananın anahtarının teslim edildiği yönünde borçlunun iddiası bulunmayıp, anahtar teslimi açıklaması taşımayan ve alacaklıya tebliğ edildiği ispatlanamayan tahliye ihbarnamesi İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerden kabul edilemez. Tahliye ihbarnamesi tebliğinin sözleşme koşullarına göre yapıldığı iddiası ise İİK’nın 269/c maddesi uyarınca sınırlı inceleme yapan icra mahkemesinde dinlenmez. O hâlde anahtarın teslim edildiği borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanamadığından alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.
1. Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması ve tahliye” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kısmen kabulüne ilişkin
karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine
Yargıtay 8.
Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından alacaklı vekilinin duruşma talebinin reddine
karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Alacaklı İstemi:
4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; borçlu aleyhine ödemeyen kira bedelleri için tahliye talepli takip başlattıklarını, borçlunun itirazının haksız olduğunu, kira bedellerinin de bugüne kadar ödenmediğini, bu nedenle borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek itirazın kaldırılması ile takibin 13.200TL üzerinden devamına, itiraz edilen miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere
icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, borçlunun mecurdan tahliyesine
karar verilmesini talep etmiştir.
Borçlu Cevabı:
5. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; işyerinin kira sözleşmesine uygun bir bildirim ile tahliye edildiğini, işyerinin kullanıldığı döneme ait kira borcunun bulunmadığını, kira bedellerinin zamanında ve eksiksiz ödendiğini, kira sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan 1 ay önceden ihbar şartına uyularak Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye nolu tahliye ihbarnamesi ile kiralanan yerin 30.11.2014 tarihinde tahliye edileceğinin ve kira sözleşmesinin bu tarih itibariyle feshedileceğinin bildirildiğini, kiralayanın kira sözleşmesinde belirtilen adresine yapılan tahliye ihbarının bila tebliğ iade edildiğini, kira sözleşmesinin 20. maddesinde kira sözleşmesinde yazılı adreslerin kanuni tebligat adresi olduğunun, adreste meydana gelen değişiklik bildirilmediği takdirde bu adrese yapılan tebligatın geçerli olacağının kararlaştırıldığını, kira sözleşmesi usulüne uygun ihbarname ile 30.11.2014 tarihinde feshedildiğinden ve taşınmaz tahliye edildiğinden, fesih ve tahliyeden sonraki 11 ay için kira borcunun bulunmadığını, fesih ihbarında ödenen 1.200TL depozitonun iade edilmesini talep ettiklerini ancak alacaklının iade etmediğini, talebin reddi gerektiğini savunarak alacaklının takip konusu meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve 2015/558 E., 2015/866 K. sayılı kararı ile; 12.11.2015 tarihli duruşmada alacaklı vekilinin tahliyeye ilişkin talebin konusunun kalmadığını beyan ettiği, (alacaklı vekilinin) tahliyeyi kabul edip tahliye tarihinin cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) tebliğ edildiği tarihte gerçekleşmiş sayılmasını talep ettiği, cevap dilekçesinin davacıya (alacaklı vekiline) 08.09.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun Kadıköy 24. Noterliğinin 23092 yevmiye ihtarnamesi ile mecuru 30.11.2014 tarihinde boşaltacağını ihbar ettiği, ihbarın kiralayanın sözleşme adresine gönderildiği, tahliye tarihinin alacaklı vekilinin talebi gibi cevap dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edildiği tarih olan 08.09.2015 olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, borçlunun takibe dayanak kira sözleşmesinin 8. maddesine göre ihtarname gönderdiği, dolayısıyla takip talebindeki 2014 yılı Kasım ayı kirası yönünden sorumlu olduğu, 2014 yılı Kasım ayı kirasını ödediğine ilişkin belge ibraz etmediği, 2014 yılı Aralık ayından itibaren kira borcunun muaccel olmadığı zira ihtarın yasal süreler içerisinde yapıldığı gerekçesi ile davanın (talebin) kısmen kabulüne, itirazın 1.200TL tutarındaki Kasım 2014 kirası yönünden kaldırılmasına, tahliye hususunda
karar verilmesine yer olmadığına
karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8.
Yargıtay 8.
Hukuk Dairesince 03.02.2017 tarihli ve 2017/431 E., 2017/1049 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan
icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın kaldırılması talebinin kısmen kabulü ile itirazın 1.200,00 TL alacak üzerinden kaldırılmasına, tahliye konusuz kaldığından bu konuda
karar verilmesine yer olmadığına
karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; İİK'nun 4949 sayılı Kanun'la değiştirilen 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı Kanun’un Ek 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 01.01.2015 tarihinden itibaren artırılan miktarı dikkate alındığında temyize konu değerin 5.980,00TL'yi geçmediği anlaşıldığından mahkeme kararının temyiz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde, kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Anahtarın kiralayana teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispat edileceği hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, HMK'nın 200 ve 201. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının üzerindeyse ve kiralayanın açık muvafakati yoksa bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir; tanık dinlenemez. Kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana bildirmektir. Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiralayana bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira parasını ödemek de dahil olmak üzere, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri devam eder.
Somut olaya gelince; taraflar arasında 15/10/2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde; kiracının kiralananı boşaltmak istediği takdirde en az bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmeyi taahhüt edeceği hükmü, 17.m.de; ise aynı dönem içerisinde kira bedelinin iki ay arka arkaya ödenmemesi halinde ödenmeyen aydan itibaren kontrat süresi sonuna kadar olan kira bedelleri muacceliyet kesbeder hükmü düzenlenmiştir. Davacı alacaklı, 03/02/2015 tarihinde başlattığı
icra takibi ile ödenmeyen 2014 yılı Kasım, Aralık, 2015 yılı Ocak ayına ait 3.600,00 TL ile kira sözleşmesindeki muacceliyet koşulu gereği, muaccel hale gelen 2015 yılı Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ait 9.600,00 TL olmak üzere toplam 13.200,00 TL kira alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçlu süresinde verdiği itiraz dilekçesinde, kira sözleşmesine uygun olarak kiralanan taşınmazın tahliye edileceğinin alacaklıya bir ay öncesinden ihtar edildiğini belirterek borca itiraz etmiştir. Davalı borçlu, 31.10.2014 tarihinde keşide edilen ihtarname ile kiralananın 30.11.2014 tarihinde tahliye edileceğinin alacaklıya ihtar edildiğini savunmuş ise de, davacı alacaklı hem ihtarın kendilerine tebliğ edilmediğini hem de anahtarların teslim edilmediğini, tahliyeden ise 08/09/2015 tarihinde haberdar olduklarını belirtmiştir. Davalı borçlu, anahtar teslimini yazılı belge ile kanıtlayamadığına göre davacı alacaklı tarafından bildirilen tarih tahliye tarihi olarak kabul edilerek sonucuna göre
karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde
karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesi ile (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına
karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.07.2017 tarihli ve 2017/520 E., 2017/732 K. sayılı kararı ile; takibe dayanak kira sözleşmesinin 8. maddesine göre borçlunun ihtarname gönderdiği, sözleşmenin 20. maddesinde kira sözleşmesinde yapılan tebligatların değişiklik bildirilmediği sürece geçerli olacağının kararlaştırıldığı, sözleşmedeki adrese gönderilen noter ihtarının tebliğ edilmiş sayılacağı, noter aracılığıyla yapılan ihtarnamenin kiralayanın sözleşme adresine gönderildiği için bu tarih itibariyle taşınmazın tahliye edildiğini kiralayanın bildiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiracı borçlu tarafından anahtar teslimi ve tahliyenin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 269-269/d maddeleri arasında kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi düzenlenmiştir. Kiraya veren ödenmemiş kiranın tahsili için yaptığı ilamsız takip talebinde, kiracıya (ödeme emri ile) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 260 veya 288. [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 315 veya 362] maddelerinde yazılı ihtarın da yapılmasını isteyebilir. Böylece kiracının kira borcunu ödemede geciktiği hâlde kiraya veren aynı takipte hem ödenmeyen kira bedellerini, hem de borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesini talep edebilir.
13. Alacaklının (kiraya verenin) ilamsız tahliye takip talebini alan
icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 nolu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren BK’nın 260 veya 288. (TBK’nın 315 veya 362.) maddelerinde belirtilen (on, otuz veya altmış gün) belli bir süre içinde ödemesi, itiraz süresi içinde (İİK m. 62'ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (İİK m.78 vd) ve
icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.
14. Borçlu-kiracı ödeme emrine itiraz etmek isterse ödeme emrinin tebliğinden itibaren (İİK’nın 269/son fıkrasında yazılı istisna hariç) yedi gün içinde itiraz sebeplerini
icra dairesine bildirmelidir. İtiraz genel haciz yoluyla takip hükümlerine göre (İİK m. 269/2, 62) yapılır. Ödeme emrine itiraz sebepleri kira sözleşmesine itiraz veya kira sözleşmesi dışındaki itirazlar şeklinde ikiye ayrılır.
15. İcra ve İflas Kanunu’nun 269/b-1 maddesinde kira sözleşmesine itiraz ve sonuçları düzenlenmiştir. Kira sözleşmesine itiraz, borçlunun (alacaklının iddia ettiği) kira sözleşmesinin varlığını inkâr etmesidir, yani kabul etmemesidir (reddetmesidir). Alacaklı sözlü bir kira sözleşmesinin varlığını iddia ediyorsa, borçlunun böyle bir (sözlü) kira sözleşmesini inkâr etmesi (kabul etmemesi), kira sözleşmesine itirazdır. Alacaklı yazılı bir kira sözleşmesine dayanmakta ise, borçlu kiracının bu sözleşmede kendisine izafe olunan imzayı inkâr etmesi (kabul etmemesi) kira sözleşmesine itirazdır (İİK m. 269/b,1). Borçlu, itirazında kira sözleşmesini inkâr ettiğini, yani kira sözleşmesini ve varsa buna ait mukavelenamedeki (yazılı kira sözleşmesindeki) imzasını kabul etmediğini (reddettiğini) açık ve kesin olarak bildirmelidir; aksi hâlde, borçlu kiracı, kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269/2, c.2) (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 837).
16. Borçlunun (kiracının), kira sözleşmesine itiraz etmeyip (bilâkis kira sözleşmesini kabul ederek; İİK m. 269/2, c. 2), kiranın daha az olduğu, ödendiği, muaccel olmadığı, takas, kiralananı tahliye ettim gibi bir sebeple ödeme emrine itiraz etmesine kira sözleşmesi dışındaki itirazlar denir. Kira sözleşmesi dışındaki itiraz ile de ilâmsız tahliye takibi durur. Takibe devam edilebilmesi için, alacaklının
icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye istemesi gerekir. Burada da, itirazın kesin kaldırılması söz konusudur. Yani, burada da itirazın geçici kaldırılması müessesesinin yeri yoktur. Çünkü, borçlu kira sözleşmesini kabul etmiş durumdadır. Artık bu durumda, kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı araştırılmaz; yalnız borçlunun ödeme, takas gibi kira sözleşmesi dışındaki itirazları incelenir. Borçlu, itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında bir itirazda (meselâ ödeme itirazında) bulunduğu için, bununla kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269/2 c.2). Bu nedenle,
icra mahkemesinde artık kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı hakkında bir inceleme yapılamaz (Kuru, s. 838, 846, 847).
17. Borçlu itirazında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmez ise İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmede belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşir. Borçlu ancak İİK’nın 269/c maddesine göre kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini bildirerek itiraz etmiş veya takas istemiş ise itiraz sebeplerini ve isteğini belirtilen hükümde yazılı belgelerle ispatladığı takdirde temerrütten kurtulabilir. Aksi hâlde itirazın kaldırılması ve tahliyeye
karar verilir.
18. Kiralananın tahliye edilmesi sebebiyle kiranın istenemeyeceği itirazı İİK’nın 269/c maddesi kapsamında sair bir sebeple istenemeyeceği itirazı olup, kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi hâlinde kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı bu iddiasını İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle kanıtlamak zorundadır. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana bildirmektir. Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiralayana bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira parasını ödemek de dahil olmak üzere, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri devam eder. Nitekim bu hususlar
Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2021 tarihli ve 2018/(6)8-683 E., 2021/1722 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
19. Taraflar arasında konut ve çatılı işyeri kirası söz konusu ise TBK’nın kiracı aleyhine düzenleme yasağı başlıklı 346. maddesinde; kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemeyeceği, özellikle kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde
ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmaların geçersiz olduğu düzenlenmiştir. 31.03.2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi uyarınca kiracısı tacir veya tüzel kişi olan işyeri kira sözleşmelerinde TBK’nın 346. maddesinin de içinde bulunduğu dokuz maddenin yürürlüğü 8 yıl süre ile ertelenmiştir. Belirtilen madde hükmüne göre erteleme süresi bitimi olan 01.07.2020 tarihine kadar kira sözleşmelerindeki hükümler sözleşme serbestisi gereğince uygulanacaktır.
20. Somut olayda; alacaklı tarafından 03.02.2015 tarihinde tahliye talepli takip başlatıldığı, takipte ödenmeyen 2014 yılı Kasım, Aralık, 2015 yılı Ocak ayları ile muaccel hâle gelen 2015 yılı Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ait kira bedellerinin tahsilinin istendiği, takibe dayanak 15.10.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kiralananın dükkan vasıflı olup, kiracının .... olduğu, sözleşmenin hususi şartlar bölümünün 17. maddesinde aynı dönem içerisinde kira bedelinin iki ay arka arkaya ödenmemesi hâlinde ödenmeyen aydan itibaren kontrat süresi sonuna kadar olan kira bedellerinin muacceliyet kespedeceğinin kararlaştırıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu şirketin yasal süresinde verdiği itiraz dilekçesinde “Kira akdinin hususi şartlar bölümünün 8. maddesi gereğince mecurun 30.11.2014 tarihinde boşaltılacağı, Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yine yazılı kira akdinin hususi şartlarının 20. maddesi gereğince kiralayanın kira sözleşmesinde yazılı olan adresi Atatürk Caddesi No:96 Sancaktepe/İstanbul adresine ihtarname yoluyla bildirilmiştir” şeklinde borca ve tüm fer'îlere itiraz ettiği görülmektedir.
21. Borçlu itirazında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmediğinden İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmenin hususi şartlarına göre belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşmiştir.
22. Kiralananın tahliye edildiğinin ve anahtarın da kiralayana teslim edildiğinin borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanması zorunludur. Kiralananın anahtarının teslim edildiği yönünde borçlunun iddiası bulunmayıp, anahtar teslimi açıklaması taşımayan ve alacaklıya tebliğ edildiği ispatlanamayan Kadıköy 24. Noterliğinin 31.10.2014 tarihli ve 23092 yevmiye numaralı tahliye ihbarnamesi İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerden kabul edilemez. Tahliye ihbarnamesi tebliğinin sözleşme koşullarına göre yapıldığı iddiası ise İİK’nın 269/c maddesi uyarınca sınırlı inceleme yapan
icra mahkemesinde dinlenmez.
23. O hâlde anahtarın teslim edildiği borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanamadığından alacaklı tarafından bildirilen tarihin tahliye tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.
24. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde
karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2022 tarihinde oy birliği ile
karar verildi.