Danıştay 8. Dairesi 2016/6315 E. 2020/699 K.

10-10-2021

Özeti: Müteveffanın bir çay bahçesinde bulunduğu sırada sağanak yağmur ve fırtına meydana geldiği, hava şartları sebebiyle bir ağaca yıldırım düştüğü, buna bağlı olarak ağacın devrilmesi neticesinde vefat etmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Çay bahçesinin üzerine devrilen ağacın bakım ve budaması yapılmış olsaydı bile yine de devrilebileceği, devrilmeyi önlemek için alınacak herhangi bir tedbirin olmadığı, zararın ortaya çıkmasını engellemenin en uygun yolunun insanların ağaca yakın mesafede bulunmalarını engellemek olduğu; ancak olayda, Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuatına aykırı olarak, yapı yapılmaması gereken yere yapılan sundurma nedeniyle çay bahçesine gelen müşterilerin ağaca yakın mesafede oturdukları anlaşıldığından, her türlü tedbir alınsaydı dahi ölüm olayının meydana geleceği sonucuna varılmasının mümkün olmadığı, davalı idarenin imar hizmetleri açısından yükümlülüklerini tam ve gereği gibi yerine getirmediği ve zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Öte yandan, sundurmayı yapan üçüncü şahısların zararın oluşumda kusurlu olması davalı idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamakla birlikte, çay bahçesi işletmecilerinin ve davalı idarenin olaydaki kusurunun paylaştırılarak bir karar verilmesi gerekmektedir.

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …

Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava, davacılardan … Oğlu ile …'nun oğlu ve …'nun kardeşi olan …'nun 30/07/2013 tarihinde Edirne İli Merkez İlçede Meriç Nehri kıyısında yer alan bir çay bahçesinde bulunduğu sırada bir ağacın üzerine devrilmesi neticesinde vefatından dolayı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla 100.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 50.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ve 400,00-TL noter ihtar masrafı ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince; davacıların yakınının ölümüne sebebiyet veren olayın hava şartları sebebiyle bir ağaca yıldırım düşmesi ve yıldırımın kuvvet ve şiddetine bağlı olarak ağacın devrilmesi neticesinde meydana geldiği, devrilen ağacın yaşlı ve büyük bir ağaç olduğu, bu itibarla, hacmi ve ağırlığı itibariyle devrilmemesi için alınabilecek ve/veya alınması zorunlu ya da makul düzeyde beklenebilecek olan bir tedbirin bulunmadığı, nitekim, olay sebebiyle yapılan adli soruşturma ve açılan tazminat davasının neticesinde de, olayda herhangi bir şahsın sorumluluğunun bulunmadığı yönünde karar verildiği; öte yandan, olayın meydana geldiği tesisin çay bahçesi olup, yıldırımdan korunma amacıyla paratoner konulması mecburi olan tesislerden olmadığı, esasen, tesiste paratoner olsa bile bunun ağaca yıldırım düşmesini engelleyip engellemeyeceğinin belli olmadığı, idarelerin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde yer alan ağaçlara paratoner takılmasına ilişkin emredici bir mevzuat hükmünün ise bulunmadığı, bu bağlamda, tesisin imar mevzuatına uygun olup olmasının da yıldırım düşmesi olayına etkisinin olmadığı, dolayısıyla, olayın davalı idarenin özel mülkiyetinde bulunan iki taşınmazda meydana gelen ve idari tedbirlerle önlenemeyecek nitelikte olan bir tabiat olayının neticesinde meydana geldiği ve vefat olayı ile idari hizmet arasında illiyet bağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Anayasanın 125. maddesinde idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin görev ve sorumlulukları" başlıklı 14. maddesinde; "Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla; imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır." hükmüne yer verilmiştir.

İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekmektedir.

İdare, yasalarla kendisine görev olarak verilen kamu hizmetlerinin ifasında önce gerekli teşkilatı kurmak; bu teşkilatın ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarını hizmete hazır tutmak, hizmetin ifası sırasında hizmetin zamanında ve gereği gibi işlemesini devamlı olarak gözetmek ve hizmetin işleyişini kontrol etmek zorundadır. Gerek hizmetin ifası sırasındaki ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarının temin ve ifasındaki kusur, gerekse temin edilen bu araçlarla ifa olunan hizmetin geç işlemesi, gereği gibi veya hiç işlememesi; idareye zarar gören kimselerin bu nedenlerle doğan zararlarını tazmin sorumluluğunu yükler.

Ancak, ortada tazmini gereken zararın bulunmaması, zararın zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin eyleminden doğması, mücbir sebeplerden kaynaklanması, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulamaması, idare hukukuna özgü tazmin nedenlerinin bulunmaması gibi durumlarda idarenin tazmin yükümlülüğü ortadan kalkar.

Dosyanın incelenmesinden, davacılardan … Oğlu ile …'nun oğlu ve …'nun kardeşi olan …'nun 30/07/2013 tarihinde Edirne İli Merkez İlçede Meriç Nehri kıyısında yer alan bir çay bahçesinde bulunduğu sırada sağanak yağmur ve fırtına meydana geldiği, hava şartları sebebiyle bir ağaca yıldırım düştüğü, buna bağlı olarak ağacın devrilmesi neticesinde adı geçenin vefat etmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayın meydana geldiği yerin davalı belediyenin mülkiyetinde olduğu ve üçüncü şahıslarca çay bahçesi olarak işletildiği, uygulama imar planında söz konusu alanın günübirlik tesis alanı olarak geçtiği, işletmenin bulunduğu parselin yanındaki ağacın hava koşulları sebebiyle çay bahçesinin Meriç Nehrine doğru uzanan sundurmasının üzerine devrilerek davacılar yakınının ölümüne sebep olduğu, davalı Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nün … tarih ve … sayılı yazısında yapıya ilişkin herhangi bir inşaat veya yapı kullanma izni talebinin olmadığının belirtildiği; ölüm nedeniyle meydana gelen zararların tazmini amacıyla hem adli yargıda çay bahçesini işleten kişilere karşı hem de davalı idare aleyhine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:… esasına (temyiz incelemesi sonrası E:… esasına kaydedilmiştir) kayıtlı olarak görülen dava dosyasında yer alan ve işbu dosyaya da sunulan 18.05.2015 tarihli zirai bilirkişi raporunda, devrilen ağacın yaklaşık 150 yaşında ak kavak niteliğinde olduğu, budama işlemlerinin yeterince yapılmadığı, yıldırımın etkisiyle büyük ve yaşlı ağaçların da devrilebileceği; yapılması gerekenin, kişilerin yağışlı zamanlarda bu ağaçlara yakın mesafelerde bulunmalarını engellemek ve daha korunaklı bir alana alınmasını sağlamak olduğu, olaydaki ağaca bakım budama yapılmış olsa bile ağacın yine devredilebileceği, devrilmemesi için alınabilecek bir önlem bulunmadığı, sadece yağışlı zamanlarda insanların ağaçlara yakın mesafede durmamaları gerektiğinin belirtildiği görülmektedir.

Yargıtay ... Hukuk Dairesi'nin yukarıdaki dava dosyasında verilen kararı davanın tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği gerekçesiyle bozması üzerine dosyanın ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:… esasına kaydedildiği, yargılama sırasında bir jeoloji mühendisi, bir inşaat mühendisi, bir harita mühendisinden oluşan bilirkişi heyetince olay yerinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 04.02.2019 tarihli raporda, davacılar yakını müteveffanın oturduğu sundurmanın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı, bir kısmının ise yapı yapılmasına müsaade edilmeyen sahil şeridi kısmında kaldığı, söz konusu sundurmanın 3194 sayılı İmar Kanunu'nda tanımlanan "yapı" sınıfında olduğu ve fakat 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Yönetmeliği'nin ilgili maddelerine göre kıyı kenar çizgisi içerisinde yapılabilecek yapılardan olmadığı, sundurma için Zemin Etüt Raporu ve Statik Hesapların hazırlanmadığı, bu nedenle fen ve sanat kurallarına uygun bir yapı olup olmadığı konusunda net bir kanaate varılamadığı; ancak hafif malzeme sınıfında olan sundurmanın çatısının fen ve sanat kurallarına uygun yapılmış olsa dahi ağacın devrilmesiyle oluşacak kuvvete karşı koyamayacağı kanaatine varılmıştır.

... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, dosyaya sunulan bilirkişi raporları hükme esas alınarak Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuatına aykırı sundurmayı yapan ve çay bahçesini işleten şirketin yapı sahibi sıfatıyla olayda sorumluluğunun bulunduğu, şirket ortaklarının ise şahsi sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davacıların toplam 159.386,38-TL tutarındaki destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin ve toplam 50.000,00-TL tutarındaki manevi tazminat taleplerinin kabulü ile çay bahçesini işleten şirket tarafından kabul edilen tazminat miktarının davacılara ödenmesine karar verildiği görülmektedir.

Yukarıda yer verilen bilgilerin ışığında, çay bahçesinin üzerine devrilen ağacın bakım ve budaması yapılmış olsaydı bile yine de devrilebileceği, devrilmeyi önlemek için alınacak herhangi bir tedbirin olmadığı, zararın ortaya çıkmasını engellemenin en uygun yolunun insanların ağaca yakın mesafede bulunmalarını engellemek olduğu; ancak olayda, Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuatına aykırı olarak, yapı yapılmaması gereken yere yapılan sundurma nedeniyle çay bahçesine gelen müşterilerin ağaca yakın mesafede oturdukları anlaşıldığından, her türlü tedbir alınsaydı dahi ölüm olayının meydana geleceği sonucuna varılmasının mümkün olmadığı, davalı idarenin imar hizmetleri açısından yükümlülüklerini tam ve gereği gibi yerine getirmediği ve zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Öte yandan, sundurmayı yapan üçüncü şahısların zararın oluşumda kusurlu olması davalı idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamakla birlikte, çay bahçesi işletmecilerinin ve davalı idarenin olaydaki kusurunun paylaştırılarak bir karar verilmesi gerekmektedir.

Bu durumda, işletmeci üçüncü şahıslara karşı ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada davacılar lehine hükmedilen aynı tazminat unsurlarının davacılar tarafından tahsil edilip edilmediği de İdare Mahkemesince araştırılarak mükerrer ödemeye mahal vermeyecek şekilde ve belirlenecek kusur oranı çerçevesinde davalı idarenin sorumluluğuna karar verilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 09/02/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Öne Çıkanlar