İstanbul BAM 38. H.D. 2018/817 E. 2020/416 K.

16-10-2021

Özeti: Erkek tarafından, evlilik birliğinin kadının sık sık evi terk edip ailesinin yanına gitmesi, ev ile ilgilenmemesi, yemek yapmaması, depresyondan çıkamaması, vücut hijyenine dikkat etmemesi, sürekli uyku halinde olması, her konuda kavga çıkarması nedeniyle temelinden sarsıldığı belirterek boşanma kararı ile sonlandırılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Kadın tarafından evliliğin bu hale gelmesinde erkeğin sürekli tarikat toplantılarına gitmesi, eve geç gelmesi, bazen gelmemesi, güven sarsıcı hareketlerde bulunması, kadının harcamalarının hesabını sormasına rağmen kendi harcamalarının hesabını vermemesi, yalan söylemesi gibi sebeplerin olduğu belirtilmiştir. Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca boşanma ve fer'ilerine ilişkindir. Boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkek ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaktadır. Kadın yararına hakkaniyet ilkesi ve Borçlar Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği maddi manevi tazminata hükmedilmesi yerinde ve isabetli ise de, miktarları az bulunmuştur. Kadının davranışlarının, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama yükümlülüğünü ihlal ettiği ve evlilik birliğini ve ortak hayatı sürdürmesi diğer eşten beklenmeyecek derecede temelinden sarstığı açık ve tartışmasızdır. Türk Medeni Kanununun ilgili maddesi koşulları erkek lehine oluşmuştur. Erkeğin temelinden sarsılma hukuki sebebiyle açılan boşanma davasının kabulü yerinde olup ayrılık kararı verilmemesinde bir usulsüzlük görülmemiştir. Tarafların kusur gerekçesine yapmış olduğu istinaf talebinin kabulü gerekmektedir.

Mahalli mahkemece verilen karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dilekçelerinde; evlilik birliğinin davalının, evlilikten kısa bir süre sonra sürekli boşanmak istediğini söylemesi, müvekkilinin ailesi ile görüşmek istememesi, sık sık evi terk edip ailesinin yanına gitmesi, eşine fiziksel şiddet uygulaması, küfür ve hakaretler etmesi, özellerini başkaları ile paylaşması, eşinin ailesinin eve gelmesini istememesi, aşağılaması, ev ile ilgilenmemesi, yemek yapmaması, depresyondan çıkamaması, vücut hijyenine dikkat etmemesi, sürekli uyku halinde olması, her konuda kavga çıkarması, eşinin sosyal ortamlara girmesini istememesi, eşini tehdit etmesi, onu çarpık ilişkilerle suçlaması, agresif davranması ve eşinin dini sohbetlere gitmesini istememesi nedeniyle temelinden sarsıldığını ve devamının mümkün olamayacağını belirterek, fiilen biten evliliğin hukuken TMK'nın 166/1.maddesi uyarınca boşanma kararı ile sonlandırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçelerinde; müvekkili aleyhine isnat edilen olayları kabul etmediklerini, evliliğin bu hale gelmesinde davacının, sürekli tarikat toplantılarına gitmesi, eve geç gelmesi, bazen gelmemesi, güven sarsıcı hareketlerde bulunması, aşırı uçta bir dini inanç yaşaması, eşine hakaret etmesi, araca vurmak suretiyle zarar vermesi, müvekkilini evden kovması, harcamalarının hesabını sormasına rağmen kendi harcamalarının hesabını vermemesi, yalan söylemesi, eşinin hastalığıyla ilgilenmemesi, aşağılaması, istemediğini söyleyip evden kovması nedeni ile asıl kusurlu taraf olduğunu, kusuru ağır olan tarafın davasının dinlenemeyeceğini belirterek, öncelikle açılan davanın reddine, boşanmaya karar verilmesi halinde, müvekkili lehine aylık 5.000 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 500.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkek ağır, kadın hafif kusurlu kabul edilerek tarafların TMK'nın 166/1 maddesi uyarınca boşanmalarına, davalı kadın lehine 15/03/2017 tarihinden geçerli olmak kaydıyla aylık 1.000 TL tedbir nafakasına, toplam 15.000 TL yoksulluk nafakasına ve 15.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminata hükmolunmuştur.

Davacı vekili verilen kararı; kusur, davalı lehine hükmedilen maddi-manevi tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası hükümleri yönünden istinaf etmiştir.

Davalı vekili verilen kararı; kusur, boşanma, ayrılık kararı verilmesi gerekirken boşanmaya hükmedilmesi, tedbir ve yoksulluk nafakası miktarları, tazminat miktarları ve daha ağır kusurlu kabul edilen davacı lehine yargılama giderleri ve vekalet ücreti takdir edilmesi yönlerinden istinaf etmiştir.

Taraflar, haksız ve dayanaksız istinaf başvurularının reddini talep etmişlerdir.

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması nedeniyle TMK'nın 166/1.maddesi uyarınca boşanma ve fer'ilerine ilişkindir.

Tüm dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre; mahkemece erkeğe yüklenen " kadının eşyalarını topladığı" maddi vakıasına usulünce dayanılmamış olunması, "güveni sarsıcı hareketlerde bulunduğu" maddi vakıasının bizzat görgüye dayalı somut tanık ifadeleri ile ispat edilememesi, "erkeğin evi terk ettiği" maddi vakıasının ise ayrıca terk sebebine dayalı açılmış bir davanın bulunmaması, erkeğin en son tartışmadan sonra evi terk etmesinin tek başına boşanma sebebi olmayacağı gerçeği karşısında erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Kadına yüklenen" yataktan kalkmadığı, yemek yapmadığı, kahvaltı hazırlamadığı, temizlik yapmadığı, eşi ile ilgilenmediği" maddi vakıalarının bizzat duyuma ve görgüye dayalı tanık ifadeleri ile ispat edilemediği, bu hususta dinlenen erkek tanık anlatımlarının genel ve soyut nitelikte olup, erkekten duyduklarını aktarmaktan ibaret olduğu, "erkeğin çarpık ilişki yaşadığı " maddi vakıasının ise tepkisel bir hareket olması nedeni ile kadına kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Mahkemenin belirlediği kusurlu davranışların yanında davacı erkeğin, arabanın camını kırmak sureti ile eşyaya zarar verdiği, eşine hakaret edip aşağıladığı, "defol git istemiyorum" diyerek evden kovduğu, tarikat toplantıları nedeni ile eşini ihmal ettiği, kadının ise, sinirli ve agresif davrandığı, her şeye çabuk sinirlendiği, tepkilerini zamansız ve orantısız bir şekilde gösterdiği, kavga çıkmasına sebebiyet verdiği, tartışmalardan sonra evi terk edip ailesinin yanına gittiği, gereksiz kıskançlıklarda bulunduğu, "ben sana yapacağımı bilirim" diyerek eşini tehdit ettiği sabittir. Şu hale göre, mahkemenin sonuç itibariyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeği ağır kusurlu saymasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de (geçimsizliğin ve tüm bu tartışmaların erkeğin tarikat toplantılarına olan düşkünlüğünden kaynaklandığı anlaşılmakla), gerekçenin kusura ilişkin kısmının bu şekilde düzeltilmesi gerekmiştir.

Yukarıda açıklandığı üzere, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı erkek ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaktadır. Kadın boşanma sonucu eşinin maddi desteğini de yitirecektir. Davalı kadın yararına TMK m. 174/1-2 koşulları oluşmuştur. O halde, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, gerçekleşen kusurların ağırlığı, TMK'nın 4. maddesinde açıklanan hakkaniyet ilkesi ve Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddeleri gereği davalı kadın yararına maddi-manevi tazminata hükmedilmesi yerinde ve isabetli ise de, miktarları az bulunmuştur.

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK m. 169). Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek ev hanımı olan ve geliri bulunmayan davalı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, takdir edilen miktar isabetli bulunmuştur.

TMK'nın 175.maddesine göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir, nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Somut olayda, davalı kadın ev hanımı olup işi, geliri ve mal varlığı bulunmamaktadır. Boşandıktan sonra yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına toplu yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ise de, takdir edilen nafaka tutarı az bulunmuştur.

Yargılama gideri davada haksız çıkan taraftan alınır (HMK m. 326). Vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir (HMK m. 323). Davası kabul edilen erkek lehine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Davalı kadının davranışlarının, Türk Medeni Kanununun 185'nci maddesinde yer alan evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama yükümlülüğünü ihlal ettiği ve evlilik birliğini ve ortak hayatı sürdürmesi diğer eşten beklenmeyecek derecede temelinden sarstığı açık ve tartışmasızdır. O halde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi koşulları davacı erkek lehine oluşmuştur. Davacı erkeğin temelinden sarsılma hukuki sebebiyle açılan boşanma davasının kabulü yerindedir. Gelişen olaylar ve belirlenen kusurlu davranışlar karşısında, ayrılık kararı verilmemesinde bir usulsüzlük görülmemiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacı erkeğin; kusur gerekçesi, davalı kadının; kusur gerekçesi, tazminat ve yoksulluk nafakası miktarlarına yapmış olduğu istinaf taleplerinin kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının bunlara ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisine, tarafların diğer tüm istinaf taleplerinin reddine, kusur gerekçesinin yukarıda açıklandığı şekilde düzeltilmesine karar vermek gerektiği sonucuna varılarak, buna ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması uygun görülmüştür.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Tarafların kusur gerekçesine yapmış olduğu istinaf talebinin kabulü ile, gerekçenin kusura ilişkin kısmının yukarıda açıklandığı şekilde DÜZELTİLMESİNE,

2-Davacı erkeğin diğer tüm istinaf taleplerinin REDDİNE,

3-Davalı kadının kusur gerekçesi, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası miktarlarına yapmış olduğu istinaf taleplerinin KISMEN KABULÜ ile, ilk derece mahkemesinin bunlara (maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası miktarlarına) ilişkin hüküm fıkralarının KALDIRILMASINA, yeniden hüküm tesisine,

a-Davalının TMK'nın 174/1.2 maddesi uyarınca talep ettiği maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen KABULÜ ile 30.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,

b-Davalı kadın yararına, boşanma kararının kesinleşmesinden geçerli olmak üzere takdir edilen toplam 25.000 TL yoksulluk nafakasının davacıdan alınarak, davalıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,

4-Davalı kadının diğer tüm istinaf taleplerinin REDDİNE,

5-İstinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara İADESİNE,

6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,

7-20/07/2017 tarih 7035 sayılı kanun ile eklenen HMK’nın 302/5 maddesi gereğince kararın kesinleşme ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE,

Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Dairemize verilecek bir dilekçe ile Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/04/2020

Öne Çıkanlar