Özeti: Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının yargılama ve takip masrafları ile birlikte rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı ile davalı arasında imzalanmış olan sözleşmenin sorumluluğa ilişkin maddesinde genel şartname hükümlerine atıf yapıldığı ancak dosya kapsamında genel şartnamenin sunulmadığı, davacı tarafın dava dilekçesinde idari şartnameye dayandığı, idari şartnamenin incelenmesinde ise, taraflar arasında kıdem tazminatıyla ilgili bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle, asıl işveren ve alt işveren olan taraflar arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, dava dışı işçiye yapılan söz konusu ödemeler nedeniyle davacı taraf ve davalının yarı oranda sorumlu olduklarının kabul edilmiş ise de davacı tarafın dava dilekçesinde dayandığı delillerin, sözleşme ve şartname ile ilgili hükümler olduğu, genel ve teknik şartname arasında herhangi bir ayrım yapılmadığı gibi hangi şartname olduğu belirtilmemiş olsa bile davacının dayandığı delilller arasındaki sözleşmenin eki niteliğinde olduğundan gerekli görülmesi halinde mahkemece resen celbi gerektiği nitekim taraflar arasında düzenlenen hizmet alım tip sözleşmesinin ilgili maddesinde yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde düzenleneceği kararlaştırılmış olup mahkemece sözleşmenin eki niteliğindeki genel şartname ve teknik şartname getirtilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ:09/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; İdare abone su sayaçlarının okunması ve faturalandırılma işinde çalışan ve en son işveren davalı şirketi tarafından iş akdi feshedilen ... tarafından işçilik alacaklarının tahsili talebiyle İstanbul 13. İş Mahkemesinin 2012/137 esas davanın yürütüldüğü, yargılama sonucunda 11/02/2014 tarih ve 2014/72 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne dair verilen karar temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 9. Dairesinin 2014/11285 Esas-2015/22478 Karar sayılı onama ilamı ile kesinleştiğini, idare ve davalı şirket aleyhine Bakırköy ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi yapıldığını, ancak davalı icra takibi konusu borcu ödememesi sebebiyle, idare hesaplarına haciz uygulandığını ve idaremizce icra takibi konusu tüm bedellerin ödendiğini, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile tarafça haciz tazyiki altında ödenmek zorunda kalınan 51.369,92-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesi sunmamış, duruşmalara da katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, " Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcuttur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Bu nedenle somut olaya bakıldığında; davacı ile davalı arasında imzalanmış olan sözleşmenin sorumluluğa ilişkin 22. maddesinde genel şartname hükümlerine atıf yapıldığı ancak dosya kapsamında genel şartnamenin sunulmadığı, davacı tarafın dava dilekçesinde idari şartnameye dayandığı, idari şartnamenin incelenmesinde ise, taraflar arasında kıdem tazminatıyla ilgili bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle; asıl işveren ve alt işveren olan taraflar arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, dava dışı işçiye yapılan söz konusu ödemeler nedeniyle davacı taraf ve davalının yarı oranda sorumlu olduklarının kabul edilmiştir. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işveren dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının "son işveren" olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı asıl işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden rücuen tahsilini talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işinin çalışmış olduğu dava dışı ve davalı alt işverenler, davacı üst işverene karşı, kendi dönemiyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Bu nedenle, son işveren olan davalının, ihbar tazminatının tamamından, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere diğer işçilik alacaklarından ise, kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu kabul edilerek, tespit edilecek miktarın 1/2'sinin davalıdan tahsili gerektiği anlaşılmıştır. Somut olaya dönüldüğünde dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan 08/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan hesaplama sonucunda belirlendiği üzere; Davalı tarafın, dava dışı işçinin kıdem tazminatının ana parasına isabet eden sorumluluğunun 2.234,22-TL olduğu, ihbar tazminatı ve işlemiş faiz toplamı olan 3.425,30-TL'nin tamamından son işveren olarak davalının sorumlu olduğu, dava dışı işçinin izin ücretinin 1.888,69-TL'sinden ücret alacağının ise 2.292,26-TL'sinden sorumlu olduğu, İstanbul 13. İş Mahkemesinin 2012/137 Esas ve 2014/72 Karar sayılı dosyasında yapılan dava masraflarının 1.707,95-TL'si ve Bakırköy ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasında yapılan icra masraflarının 2.451,75-TL'sinden sorumlu olmak kaydıyla toplam 13.310,17-TL'lik tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine ilişkin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine " karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Karar gerekçesinde Genel Şartnamenin dosyaya sunulmadığı beyan edilmiş ise de delillerimiz arasinda yer alan şatnamenin lüzum görülmesi halinde müvekkil idareden istenilmesi gerektiğini, hukuka aykırı olarak bu eksiklik dahi giderilmeden hüküm tesis edildiğini, sözleşmeler hukuku ve sözleşme ve eki şartnameler gereği davalı, müvekkil idare tarafından ödenen bedelin tamamından sorumlu olup aykırı yönde tanzim edilen bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, davalı Alfabim son alt işveren olması yanında işyeri devri hükümleri uyarınca değişen alt işverenler nezdinde geçen hizmet sürelerinin tamamından sorumlu iken sadece kendi döneminden ve de %50 sorumlu tutulmasında hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasının davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK'nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının yargılama ve takip masrafları ile birlikte rücuen tahsili istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, davacı tarafından ödenen işçilik alacağından ve yargılama ve takip giderlerinden kimin ne oranda sorumlu olduğu hususundadır.4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Asıl işverenle alt işverenler arasında yapılan hizmet akitlerine göre yapılan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışan işçilerin işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda ödenmesine karar verilen miktarlardan alacaklı işçiye karşı her biri müteselsilen sorumludurlar. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 167. maddesindeki düzenleme uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil sorumlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olacaklardır. Yasa hükmünde eşit sorumluluğun müteselsil borçlularda aksinin kararlaştırılmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir. Kamu kurumlarının ihale yolu ile muhtelif işlerin yapılması konusunda taşeron şirketlerle yaptıkları hizmet sözleşmeleri nedeniyle çalışan işçilerin, işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda karara bağlanan miktarları 4857 sayılı İş Kanunun 2. maddesindeki düzenleme gereğince müşterek ve müteselsil sorumlu olarak ödemesi nedeniyle bu miktarları 6098 sayılı TBK nun 162. maddesindeki “ tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olur ve zarar görenin haklarına halef olur” hükmü uyarınca ödeyen taraf rücuen istemde bulunabilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesine 7166 sayılı Kanun'un 11. maddesi ile eklenen 6. fıkra ile “ 4734 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilere, 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 11/9/2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilmez. “ hükmü getirilmiştir.Dava konusu yapılan Hizmet Alımına Dair Sözleşme’nin tarihi 14/09/2009 tarihi olup kanunla getirilen değişiklik ancak 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmelerinde geçerli olacağından görülmekte olan davada bu kanun hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.Somut olayda, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dışı ... İstanbul 13. İş Mahkemesi'nin 2012/137 E. Sayılı dosyasında işçilik alacaklarının tahsili amacıyla dosyanın tarafları... Bilgisayar Sistemleri ... Şirketi ile İSKİ Genel Müdürlüğü aleyhine dava açtığı, davanın kısmen kabulü ile "Kıdem Tazminatı talebinin kabulü ile, 17.378,04 TL’ nin iş akdinin fesih tarihi olan 13/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, ihbar tazminatı talebinin kabulü ile, 2.861,05 TL’den, 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 11/01/2012 tarihinden itibaren bakiye miktarına ıslah tarihi olan 09/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, yıllık izin ücreti alacağı talebinin kabulü ile, 6.437,36-TL’nin, 1.000,00-TL’sine dava tarihi olan 11/01/2012 tarihinden itibaren bakiye miktarına ıslah tarihi olan 09/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, ücret alacağı talebinin kabulü ile, 1.863,33 TL’nin, 1.000,00 TL’ sine dava tarihi olan 11/01/2012 tarihinden itibaren bakiye miktarına ıslah tarihi olan 09/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine.." şeklinde karar verildiği, kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2014/11285 Esas ve 2015/22478 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği, dava dışı alacaklı işçinin Bakırköy 14. İcra Müdürlüğünün 2014/4144 esas sayılı ile icra dosyası ile ... Şirketi ile İSKİ Genel Müdürlüğü'ne işçilik alacaklarının tahsili amacıyla takipte bulunduğu, davacı tarafça icra dosyasına 51.369,92 TL ödeme yapıldığı, davacının işçilik alacaklarının rücuen tahsili amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.Dosya kapsamına alınan 08/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Yargıtay 13.HD kararları ışığında; davalı ve davacının Bakırköy 14. İcra Müdürlüğünün ...esas sayılı dosyasına yaptığı 51.369,92-TL ödemenin [2.234,22-TL (kıdem tazminatı ve faizi yönünden) + 3.435,30-TL (ihbar tazminatı ve faizi yönünden) + 1.188,69-TL (izin ücreti ve faizi yönünden) + 2.292,26-TL (ücret alacağı ve faizi yönünden) + 1.707,95-TL ( dava masrafı yönünden) + 2.451,75-TL (dava masrafı yönünden) toplam 13.310,17-TL'lık kısmından sorumlu olduğunu, davacının dava tarihinden itibaren ve 3095 sayılı Kanunun 2.maddesinde işaret edilen TCMB'ce belirlenen avans oranları üzerinden faiz talep edebileceğini mütalaa etmiştir.Somut olayda; mahkemece, davacı ile davalı arasında imzalanmış olan sözleşmenin sorumluluğa ilişkin 22. maddesinde genel şartname hükümlerine atıf yapıldığı ancak dosya kapsamında genel şartnamenin sunulmadığı, davacı tarafın dava dilekçesinde idari şartnameye dayandığı, idari şartnamenin incelenmesinde ise, taraflar arasında kıdem tazminatıyla ilgili bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle; asıl işveren ve alt işveren olan taraflar arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, dava dışı işçiye yapılan söz konusu ödemeler nedeniyle davacı taraf ve davalının yarı oranda sorumlu olduklarının kabul edilmiş ise de davacı tarafın dava dilekçesinde dayandığı delillerin, sözleşme ve şartname ile ilgili hükümler olduğu, genel ve teknik şartname arasında herhangi bir ayrım yapılmadığı gibi hangi şartname olduğu belirtilmemiş olsa bile davacının dayandığı delilller arasındaki sözleşmenin eki niteliğinde olduğundan gerekli görülmesi halinde mahkemece resen celbi gerektiği nitekim taraflar arasında düzenlenen hizmet alım tip sözleşmesinin 22. Maddesinde "yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde düzenleneceği" kararlaştırılmış olup mahkemece sözleşmenin eki niteliğindeki genel şartname ve teknik şartname getirtilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK'nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/768 E. 2018/107 K. sayılı 13/02/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK'nun 353/1.a.6 ve 355. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,4-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 6-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/06/2021