Özeti: Dava konusu taşınmazın yarı hissesinin satış senedi ile davacı tarafından davalıya satışının yapıldığının öğrenildiği, davacının satış yaptığını öğrendiği tarihe kadar böyle bir satış işlemi yaptığından bilgisi ve haberi olmadığı, böyle bir satış işlemine rızasının da olmadığı belirtilmiştir. Davalının evin elektrik aboneliği için gerekli olduğu gerekçesi ile davacıyı tapu dairesine götürdüğü, davacının tecrübesizliği, ağır oranda işitme kaybının bulunması gibi kolaylaştırıcı etkenler ile davalının hileli hareketleri sonucu satış işlemine imza attığı, davacının tapuda yapılan işlemin satış işlemi olduğunu, kendisine ve eşine uzaklaştırma kararının tebliği üzerine öğrendiğini belirterek dava konusu taşınmazın yarı hisse oranında davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile tam hisse oranında davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı tarafça, dava konusu taşınmazda davacının yarı hissesinin davalıya devredilmesi için davacının iradesinin davalı tarafından hile ile fesada uğratıldığı ileri sürülmüştür. Öncelikle davanın yasal hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesinin gerekmektedir. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarının davacının kendisine evin yarısını oğluma verdim, geri alacağım şeklindeki beyanı bulunduğunu iddia ettiği görülmektedir. Davacının dava konusu taşınmazın yarı hissesini davalıya devrettiğini satış tarihinden beri bildiği belirtilmektedir. Türk Borçlar Kanununun ilgili maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmakla, davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacının istinaf itirazlarının esastan reddine karar vermek gerekmektedir.
İstinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Kdz. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/294 E- 2019/94 K sayılı gerekçeli kararı ve dosya kapsamı incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkilinin oğlu olduğunu, halen aynı binada altlı üstlü oturduklarını, davalının eşi dava dışı ....’ın talebine istinaden müvekkili ve eşi .... aleyhinde Kdz. Ereğli Aile Mahkemesinin 14.05.2018 tarihli 2018/166 D.İş 2018/165 Sayılı kararı ve Kdz. Ereğli Aile Mahkemesinin 14.05.2018 tarihli 2018/167 D.İş 2018/166 Sayılı kararı ile uzaklaştırma kararı verildiğini ve kararın müvekkiline ve eşine tebliğ edildiğini, müvekkili ve eşi için bahsi geçen uzaklaştırma kararının hangi sebep ve gerekçelere istinaden verildiğini öğrenmek için 2018 yılı Haziran ayında yaptıkları araştırmada “dava konusu Zonguldak İli, Ereğli İlçesi, .... Köyünde bulunan 105 Ada, 15 Parselde adına kayıtlı taşınmazın 1/2 hissesinin 14.07.2016 tarihli 11986 yevmiye nolu satış senedi ile müvekkili tarafından davalıya 14.500,00-TL bedel ile satışının yapıldığının” öğrenildiğini, müvekkilinin satış yaptığını öğrendiği 2018 yılı Haziran ayına kadar böyle bir satış işlemi yaptığından bilgisi ve haberi olmadığını, böyle bir satış işlemine rızasının da olmadığını, davalının evin elektrik aboneliği için gerekli olduğu gerekçesi ile müvekkilini tapu dairesine götürdüğünü, müvekkilinin oğluna duyduğu güven, yapılan işlemin niteliği ve sonuçları konusundaki bilgisizliği, tecrübesizliği, ağır oranda işitme kaybının bulunması gibi kolaylaştırıcı etkenler ile davalının hileli hareketleri sonucu satış işlemine imza attığını, müvekkilinin kulağında ağır oranda işitme kaybının olduğunu, müvekkilinin tapuda yapılan işlemin satış işlemi olduğunu, kendisine ve eşine uzaklaştırma kararının tebliği üzerine 2018 yılı Haziran ayı itibari ile öğrendiğini belirterek 108 Ada- 5 Parselde kayıtlı dava konusu taşınmazın 1/2 hisse oranında davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile tam hisse oranında davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yan ile oğlu davalı ve dava dışı eşi .... arasında çeşitli husumetler bulunduğunu, konu ile alakalı olarak Kdz Ereğli Aile Mahkemesi tarafından uzaklaştırma kararı verildiğini, davacı yanın hakkında verilen uzaklaştırma kararlarını incelemesi neticesinde bilgisi ve haberi olmadan ikamet ettikleri evin 1/2 hissesinin davalı müvekkiline 14/07/2016 tarihinde devrettiğini tesadüfen öğrendiği beyanının gerçeği yansıtmadığını ve durum hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, davacı yanın kendi isteği ve iradesi ile Kdz Ereğli Tapu Müdürlüğü’ne giderek bahse konu taşınmaz hissesini herhangi bir zorlama ya da aldatma olmadan satarak devrettiğini, davacı yanın elektrik aboneliği için işlem yapıldığı gerekçesiyle tapu dairesine götürülerek orada işlem yapıldığı beyanının gerçeği yansıtmadığını, ancak sonrasında davacı ile müvekkili ve eşi arasında meydana gelen husumetler sonucunda davacının köy halkına ne yapıp edip devrettiği taşınmazını geri alacağını tapuyu bozduracağını söylemeye başladığını, davacı yanın kötüniyetle hareket ederek iki aile arasında meydana gelen husumet nedeniyle yapılan hukuka uygun satış işlemini her ne pahasına olursa olsun iptali amacıyla işbu davayı açmış bulunduğunu, ortada hile veya aldatma kastı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:
İlk dereceli mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, elektrik aboneliğinin devamı için gerekli olduğundan bahisle müvekkilinin iradesinin davalı tarafından fesada uğratıldığını ve tapudaki devir işlemini gerçekleştirmesinin sağlandığını, müvekkilinin tapuda yapılan işlemin “satış/devir” işlemi olduğunu, kendisine ve eşine uzaklaştırma kararının tebliği üzerine 2018 yılı Haziran ayı itibari ile öğrendiğini, davalının cevap dilekçesindeki beyanların oluşa ve gerçeğe uygun olmadığını, 18.01.2019 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar beyanları ile iddialarının ispatlandığını, ayrıca davaya konu alım satım işleminden, davalı ve eşinden başka hiç kimsenin haberdar olmadığının, tarafların yakın çevresinde ve davalının tanığı tarafından dahi bilinmediğinin ispatlandığını, dava konusu tapu devir işlemi ile ilgili, akit tablosunda belirtildiği şekilde bir para alışverişinin de olmadığının, davalının da böyle bir bedeli ödeme gücünün bulunmadığının, hatta tapu devri sebebi ile akit tablosunda belitilen bedelin ödenmediğinin davalı tarafından da zımmen kabul edildiğini, alınan bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere dava konusu taşınmazın değerinin akit tablosunda belirtilen değerin yaklaşık altı katı olduğunu, müvekkilinin mevcut çocuk sayısı, ekonomik ve sosyal durumu itibari ile kendisinin ve eşinin de oturmakta olduğu evini ve içinde bulunduğu taşınmazını satmasını gerektirecek bir sebebin bulunmadığını, dosya içinde bulunan ve müvekkilinin sağlık evrakı ile tanık ve bilirkişi beyanlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin ciddi bir duyma ve buna bağlı olarak anlama, kavrama ve idrak problemi olduğunu, bir kısım tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere davalının ve eşinin çok uzun yıllar başka bir yerde ikamet ettiklerini, bir kaç kez müvekkili ile eşinin yaşadığı evde ikamet etme talebinde bulunduklarını, bu taleplerinin müvekkili ve ailesi tarafından kabul edilmediğini, dava konusu taşınmazın tapu devri ve evin içinin tadilatı aşamasında davalı ve eşinin müvekkili ve eşine iyi davrandığını ve yakınlık gösterdiğini, amaca ulaşıldıktan sonrada müvekkili ve eşi aleyhinde uzaklaştırma kararı aldırılmasına varan tavır ve davranışlar sergilediklerini, tüm bu hususların toplanan deliller kapsamı ile anlaşıldığını, davalı ve eşinin kötü niyetli olduklarını, müvekkili ve eşi hakkında alınan/verilen uzaklaştırma kararı neticesinde yapılan araştırmada, işbu davaya konu satış/devir işleminden haberdar olunduğunu, bu tarihe kadar müvekkilinin böyle bir satış/devir işlemi yaptığından bilgisi olmadığını, müvekkilinin hiçbir şekilde davalıya mal devretme arzusu ve iradesi ile hareket etmediğini, bu nedenlerle işbu satış/devir işleminden müvekkili tarafından bilgi sahibi olunduğu şeklindeki Yerel Mahkeme kabulünün ve kanaatinin tamamı ile hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ GEREKÇE:
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflar delillerinin toplandığı, mahallinde keşif icra edildiği, dava değerinin 84.210,31 TL olduğunun belirlendiği ve davacı tarafça dava değeri üzerinden harcın ikmal edildiği anlaşılmıştır.
Toplanan deliller kapsamından, davaya konu 108 ada 5 sayılı taşınmazın evvelinde davacı adına tapuda kayıtlı olduğu, 14/07/2016 tarihli satış işlemi ile 1/2 hissesinin davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça, dava konusu taşınmazın 1/2 hissesinin davalının hilesi nedeniyle davalıya devredildiği ileri sürülerek irade fesadı hukuksal nedenine dayanılarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 36/1. (818 sayılı eski Borçlar Kanunun 28/1.)maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Dosya üzerinde yapılan inceleme, dinlenen tanık beyanları ve tarafların iddia ve savunmaları kapsamına göre; her ne kadar davacı tarafça, dava konusu taşınmazda davacının 1/2 hissesinin davalıya devredilmesi için davacının iradesinin davalı tarafından hile ile fesada uğratıldığı ileri sürülmüş ise de, öncelikle davanın yasal hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesinin gerekeceği, buna göre; yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları ve özellikle tanık ....'ın davacının kendisine "evin yarısını oğluma verdim, geri alacağım" şeklindeki beyanı içeriğinden, davacının dava konusu taşınmazın 1/2 hissesini davalıya devrettiğini satış tarihinden beri bildiği, bu hali ile 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde belirtilen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmakla, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davacı vekilinin istinaf nedenleri yönünden mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-)Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-)İstinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-)Arta kalan istinaf gider avansının talebi halinde yerel mahkeme tarafından karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
5-)Dairemiz kararının resen taraflara tebliğine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK'nın 361/1. Maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.