Sakarya BAM 1. H.D. 2019/783 E. 2019/765

21-10-2021

Özeti: Murisin ölmeden önce taşınmazları satış yoluyla ve ayrıca iki katlı kagir ev ve bahçe vasıflı taşınmazını da ölünceye kadar bakma akdi karşılığında vermiş gibi göstererek muvazaalı olarak davalıya devrettiği anlaşılmaktadır. Murisin diğer taşınmazlarını da kızlarına hibe yoluyla devrettiği açıktır. Murisin sağlığında hiçbir şekilde bakıma muhtaç olmadığı, emekli aylığı aldığı, ayrıca murisin emekli aylığının dışında da sıhhiyecilik yaptığından ek gelire sahip olduğu, buna mükabil muris öldüğünde terekesinde bankada birikmiş para dahi bulunduğu, murisin ölmeden önce yaptığı bu devirlerin davacıyı bilerek ve isteyerek miras dışı bırakmaya yönelik olduğu belirtilerek taşınmazların tapu kayıtlarının davacının miras payı oranında iptal edilerek davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. Çekişme konusu taşınmazlarda mirasbırakan tarafından tapu sicil memuru önünde yapılan temliki bir işlem davanın esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yerel mahkemece yetersiz ve yasal olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, netice itibariyle davanın reddine dair karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı ve davacının istinaf itirazlarının esastan reddine karar vermek gerekmektedir.

Çaycuma 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/291 Esas - 2018/641 Karar sayılı kararına karşı davacı ve davalı tarafça İstinaf Kanun yoluna başvurulmakla yapılan inceleme sonucunda;

TARAFLARIN İDDİA ve SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar murisi .....'ın 18/09/2005 tarihinde vefat ettiğini, murisin ölmeden önce Çaycuma ilçesi, ..... Beldesi'nde bulunan 105 ada 17 parsel, 102 ada 5 parsel sayılı taşınmazları satış yoluyla ve ayrıca ..... Beldesinde bulunan 103 ada 45 parsel sayılı iki katlı kagir ev ve bahçe vasıflı taşınmazını da ölünceye kadar bakma akdi karşılığında vermiş gibi göstererek muvazaalı olarak davalı ..... Başkana devrettiğini, ayrıca murisin Çaycuma ilçesi ……. Beldesi'nde bulunan 105 ada 18 parsel ve 120 ada 33 ve 40 parsel sayılı taşınmazlarını da sırası ile kızları ..... ve .....'ye hibe yoluyla devrettiğini, murisin sağlığında hiçbir şekilde bakıma muhtaç olmadığını, murisin SSK emeklisi olduğunu, emekli aylığı aldığını, ayrıca murisin emekli aylığının dışında da …….. Beldesinde sıhhiyecilik yaptığından ek gelire sahip olduğunu, buna mükabil muris öldüğünde terekesinde bankada birikmiş para dahi bulunduğunu, murisin ölmeden önce yaptığı bu devirlerin müvekkilini bilerek ve isteyerek miras dışı bırakmaya yönelik olduğunu belirterek taşınmazların tapu kayıtlarının davacının miras payı oranında iptal edilerek davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında davalı ..... aleyhinde açılan davanın eldeki davadan tefrikine karar verilerek yargılamaya davalı ..... ve ..... aleyhinde açılan davalar yönünden devam olunduğu anlaşılmıştır.

Davalı ..... cevap dilekçesinde özetle ;muris babasının davaya konu taşınmazlardan 103 ada 45 parseli kendisine murise ölünceye kadar bakma akti ile hibe ettiğini, 103 ada 45 parsel üzerinde mevcut olan ve halen oturduğu iki katlı evi kendisinin yaptığını, muris babasının 102 ada 5 parsel ve 105 ada 17 parsel nolu taşınmazları da 22/06/2000 tarihinde kendisine sattığını, yapılan satışın gerçek olduğunu, 105 ada 17 parselin davacı evlendiği sırada muris babaları tarafından rehine bırakıldığını, ..... Beldesi'nde ikamet eden ..... oğlu .....'a rehin bedeli ödenerek yıllar sonra iade alındığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulü ile, Zonguldak ili, Çaycuma İlçesi, ..... Beldesi, 105 ada 17 parsel ve 102 ada 5 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ..... adına kayıtlı payın iptali ile davacı ..... adına 2/16 pay olacak şekilde tapuya kayıt ve tesciline, bakiye payın davalı ..... üzerinde bırakılmasına, Zonguldak ili, Çaycuma İlçesi, ..... Beldesi, 105 ada 18 parsel sayılı taşınmazda davalı ..... adına kayıtlı payın iptali ile davacı ..... adına 2/16 pay olacak şekilde tapuya kayıt ve tesciline, bakiye payın davalı ..... üzerinde bırakılmasına, Zonguldak ili, Çaycuma İlçesi, ..... Beldesi, 103 ada 45 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise talebin reddine, karara Çaycuma Sulh Mahkemesinin 2005/854 E- 2005/761 K sayılı mirasçılık belgesinin eklenmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yapılan yargılama sonucunda Zonguldak İli, Çaycuma İlçesi, ..... Beldesi 105 Ada 17 Parsel ve 102 Ada 5 Parsel sayılı taşınmazlara ilişkin talep ve davalarının kabulüne karar verilmiş olduğunu, bu iki parsel yönünden verilen kabül kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, verilen kabül kararı yönünden gerekçeli kararda yapılan değerlendirmede belirtildiği gibi muris .....' ın davalılara yapmış olduğu devir ve temliklerdeki gerçek amacının müvekkilinden mal kaçırmak olduğunu, murisin dava konusu satış sözleşmelerini yapmakta haklı ve makul bir nedeni bulunmadığını, Muris .....' ın müvekkilini mirastan mahrum bırakmaya dönük muvazaalı iradesinin dava konusu ..... Beldesi, 103 Ada 45 Parsele ilişkin sözleşmede de zuhur etmekte olduğunu, murisin, davalı .....' a yapmış olduğu bu muvazaalı taşınmaz devrinin ölünceye kadar bakma sözleşmesinin arkasına gizlendiğinin aşikar olduğunu, murisin diğer taşınmazları devrederkenki iradesi ne ise 103 Ada 45 parsel sayılı taşınmazı devrederkenki iradesinin de o olduğunu, zaten, murisin dava konusu taşınmazların üçünü de 22/06/2000 tarihinde davalılara devretmiş olduğunu, bu devirlerden bir tanesini ölünceye kadar bakma şartına bağlanmış olmasının murisin iradesinde bir değişiklik olduğu anlamına gelmediğini, dolayısıyla, dava konusu 103 Ada 45 Parselin davalı .....' a devrine ilişkin satış sözleşmesinin de müvekkilini miras hakkından yoksun bırakmaya dönük hileli bir işlem olduğunu, murisin tüm çocuklarıyla iyi beşeri ilişkiler içerisinde olduğunun dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarıyla açığa çıkmış bulunduğunu, hal böyleyken, murisin çocuklarından yalnızca biriyle ölünceye kadar bakım sözleşmesi yapmasının ve bunun karşılığında bir taşınmazını devretmiş olmasının haklı, makul ve objektif bir nedeni olmadığını belirterek 103 Ada 45 Parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak verilen red kararının kaldırılmasına ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ..... vekili istinaf dilekçesinde özetle; daha evvel açılan davada verilen karar nedeniyle davada kesin hüküm itirazlarının bulunduğunu, yargılama sırasında dinlenen tanıklar beyanları ile, murisin maddi durumunun iyi olmadığı, paraya ihtiyacı olduğu, murise sağlığında davalının baktığı, davalının taşınmazları alım gücünün olduğu, ayrıca taşınmazlardan birinde bulunan evi de davalının yaptığı hususlarının sabit olduğunu, murisin ekonomik durumunun iyi olmaması nedeniyle 102 ada 14 parsel sayılı taşınmazını da sattığını, yerel mahkemece delillerinin değerlendirilmesinin hukuka uygun şekilde yapılmadığını, ayrıca vekalet ücretinin de miras payına göre belirlenmesi gerekirken bu hususa da dikkat edilmediğini belirterek yerel mahkemenin davanın kabulüne dair kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:

Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.

İlk dereceli mahkemece yapılan yargılama sırasında mahallinde keşif icra edildiği, tanıkların dinlendiği, bilirkişi raporlarının dosyada mevcut bulunduğu, dava değeri üzerinden davacı tarafça eksik harç ikmalinin sağlandığı anlaşılmıştır.

Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince, yargılama sırasında dinlenen yeminli tanıklar ve tüm dosya kapsamından, taraflar murisi .....'ın 18/09/2005 tarihinde vefat ettiği, geriye mirasçı olarak eldeki dava tarafları ile dava dışı, ....., ....., ....., .....'ın kaldıkları, murisin dava konusu 105 ada 17 parsel ve 102 ada 5 parsel sayılı taşınmazları 22/06/2000 tarihinde gerçekleştirilen satış işlemiyle davalı .....'a devrettiği, 103 ada 45 parsel sayılı taşınmaz ise 09/04/1996 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, kendisine ölünceye kadar bakma koşuluyla oğlu davalı .....'a hibe ettiği, bu nedenle taşınmazın davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.

Dava konusu 105 ada 17 parsel ve 102 ada 5 parsel sayılı taşınmazların davalıya satış suretiyle yapılan devrinin incelenmesinde; murisin dinlenen tanıklar ve toplanan deliller kapsamına göre; herhangi bir yer satmasını gerektirecek ihtiyaç içinde olmadığı, dava konusu yerlerin davalıya satışının yapıldığına dair çevrede kimsenin görgü ve bilgisinin bulunmadığı, yapılan satışlar nedeniyle murisin malvarlığında bir artışın bulunmadığı, her ne kadar murisin mirasçılarından herhangi biriyle arasında bir husumet bulunmadığı anlaşılıyor ise de, murisin yaşamının son zamanlarında davalı ..... ile birlikte yaşaması nedeniyle diğer mirasçılarından daha yakın ilişki içinde bulunduğu ve böylelikle yapılan devir işleminin diğer mirasçılardan mal kaçırma kastına dayalı olduğu anlaşıldığından yerel mahkemece iş bu taşınmazlar hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Dava konusu, 103 ada 45 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan incelemede; az evvel yukarıda belirtildiği gibi; 103 ada 45 parsel sayılı taşınmazın muris tarafından 09/04/1996 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, kendisine ölünceye kadar bakma koşuluyla oğlu davalı .....'a hibe edildiği, bu nedenle taşınmazın davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Murisin temliki tasarruflarının iptaline imkan tanıyan 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için, temliki tasarrufa konu yapılan taşınmazın murisin tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği bu malı ile ilgili olarak tapu memuru huzurunda, iradesini satış doğrultusunda açıklaması icap eder.

Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazlarda mirasbırakan ..... tarafından tapu sicil memuru önünde yapılan temliki bir işlem bulunmadığından İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığından, emsal nitelikli Yargıtay 1. HD nin 16/05/2019 tarih 2016/7091-2019/3065 E-K sayılı ilamı da nazara alınarak, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış, her ne kadar yerel mahkemece yetersiz ve yasal olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, netice itibariyle davanın reddine dair karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Davalı vekilinin vekalet ücreti yönünden ileri sürdüğü istinaf itirazının incelenmesinde; davacının miras payına göre; kabul edilen dava değerinin( taşınmazlar değeri ve ağaçlar değeri) 44.527,00 TL olduğu, karar tarihinde yürürlükteki AAÜT hükümleri gereğince 5.247,97 TL sine hükmedilmesi gerekeceği, ancak yerel mahkemece davalı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin 5.214,90 TL olduğu ve davalı lehine olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin iş bu husustaki itirazlarına da itibar etmemek gerekmiş, açıklanan gerekçelerle davalı ve davacı vekillerinin istinaf itirazlarının esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda İzah Edildiği Üzere;

1-Çaycuma 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/291 Esas - 2018/641 Karar kararına karşı davacı ve davalı ..... vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,

2-Alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

3-Davalıdan alınması gereken 3.041,63 TL istinaf karar harcından peşin alınan 826,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.215,38 TL harcın davalı .....'dan alınarak hazineye irat kaydına,

4-Talep eden tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,

5-Dairemizce celse açılmadan gerekli inceleme yapıldığından taraflar leh ve aleyhine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

6-Kullanılmayan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde istek halinde ilgililerine iadesine,

7-Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince davacının reddedilen dava değeri, davalı yönünden kabul edilen dava değeri dikkate alınarak KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 02/10/2019

Öne Çıkanlar